Kuran'da Sevgi

ADİL OLANLAR

Adalet; herşeyi yerli yerine koymak, doğruyu yerine getirmektir. Kur'ân lisanında ise herkese hakkını vermek ve hak ettiği muameleyi yapmak, Cenâbı Allah'ın emrini emrettiği şekilde tatbik etmek, haksızları terbiye etmek anlamındadır. Adaletin zıddı da haksızlık, eziyet, işkence manasında zulüm'dür. Kur'ânı Kerîm'de bir çok ayetlerle belirtilen adalet, temel kavramlardandır.

Cenâbı Allah; iman edenlerden her şart ve halde nefis arzusuna uyulmadan, adaleti koruma ve yerine getirme de mutlaka kararlı davranılmasını emretmektedir.

ALLAH ADİL OLANLARI SEVER

49/9: ... Şüphesiz ki Allah, adil olanları sever.
5/42: ... Allah adaletle hükmedenleri sever.


Cenâbı Allah; adil olunmasını, hüküm verme durumunda olanların da adaletle karar vermelerini istemektedir. İşte böyle davrananlar, sonsuz sevgiye erişerek kurtuluşa ulaşmış mutlu kullardır.

MUHAKKAK Kİ ALLAH ADALETİ EMREDER

16/90: Muhakkak ki Allah, adaleti ... emreder.
4/58: Allah, ... insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor...
42/15: ... (Hz. Muhammed) De ki: Ben ... aranızda adalet etmekle emrolundum.
16/76: ... Şimdi bu adam, dosdoğru bir yol üzerinde bulunup, adaletle emreden kişi ile aynı olur mu?


İnsanlar için yasaları; herşeyin yaratıcısı Allahü Teâlâ yapar ve uygulamaya kor. Bu hükümler vahy suretiyle gelmiş ve kitap haline getirilmiştir. Bunların ilk uygulaması, peygamberler vasıtasıyla yapılmıştır. İman sahipleri de adil olmalı, insanlar arasında da mutlaka adaletle hüküm vermeleri, Cenâbı Allah tarafından kesin bir şekilde emredilmiştir.

ADALETİ YÜRÜTEN BİR TOPLULUK

7/181: Bizim yarattıklarımızdan, doğru yolu gösteren ve onunla adaleti yürüten bir topluluk da vardır.
7/159: Mûsa'nın milletinden, doğru yolu gösteren onunla adalet yapan bir topluluk da vardı.


Her milletin; onu ayakta tutan, devamını sağlayan yüce bir topluluğu vardır ki, onlar adaleti koruma ve yerine getirmede titiz ve kararlıdır. Her işleri doğru ve dürüsttür, hükümlerinde de adalet esas prensipleridir. Hz. Mûsa'nın kavminde de böyle bir topluluk bulunmaktaydı.

Ancak bir ülkede; zalimler çoğalıp da yönetici durumuna gelmeleri hallerinde, adaleti temin eden güzide topluluk yok olur. İşte o zaman da o milletin sonu gelmiş demektir. İsra 17/16 : " Biz bir ülkeyi mahvetmek istediğimizde, o ülkenin servet ve nimetle şımarmış kişilerini çoğaltırız. Bu suretle onlar kötülük işlerler. Böylece o ülke yok olmaya hak kazanır. Biz de orayı darmadağan ederiz. " Bu evrensel ayet, tarih boyunca topluluklar da hükmünü sürdürmüş ve sürdürmektedir.

NEFSİNİZE UYARAK ADALETTEN SAPMAYIN

4/135: Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutan hakimler, Allah için şahitler olun. O hüküm ve şahitlik, gerek kendinizin veya ana, babanızın veya en yakınlarınızın aleyhine olsun, haklarında şahitlik yaptığınız kimseler gerek zengin ve gerekse fakir bulunsun, Allah her ikisini de sizden daha iyi korur. Onun için doğruluktan ayrılıp da nefsinizin arzusuna uyarak adaletten sapmayın...
5/8: ... Adalet ve dürüstlüğün tanıkları olarak Allah için kollayıp gözetleyenler olun. Bir topluluğa kininiz sizi adaletsiz davranmaya asla itmesin. Adaletli olun. Bu takvaya daha uygundur...


Taraflar kim olursa olsun, hakimlik ve şahitlik tarafsız bir şekilde doğruluktan ayrılmadan yapılmalıdır. Allah, her iki tarafa da bizden daha yakındır ve onları daha iyi korur. Milletlerde ve topluluklarda huzurun ve sükûnun kaynağı adalettir. Hak sahibinin hakkı, Cenâbı Allah'ın emrettiği şekilde verildiği takdirde adalet sağlanmış olur. Ancak hüküm verme ve şahitlik gibi durumlarda, mutlaka nefsin kötü meyilleri önlenerek, gerçek adalet sağlanmalıdır. Konuşmalar bile adalet üzere olmalıdır. En'am 6/152: " ...Konuştuğunuz zaman, yakınlarınızın aleyhine de olsa adaleti gözetin... "

HAKSIZ KAZANÇ VE RÜŞVET

2/188: Mallarınızı aranızda haksız ve uydurma yollara baş vurarak yemeyin; bilip durduğunuz halde insanların mallarından bir kısmını günaha saparak yemek için onları yargıçlara aktarmayın.
4/29: Ey iman edenler! Mallarınızı, aranızda haksız ve temelsiz sebeplerle yemeyin. Ancak, aranızda gönül hoşluğu ile gerçekleştirmiş olduğunuz bir ticaret olursa başka...


Helal kazanç ve helal lokma, iman edenlerin başlıca prensibi olmalıdır. Mal ve kazanç; karşılıklı gönül hoşluğu ile ticari alışveriş ve emekle kazanılırsa helal olur, çoluk çocuğa da hayrı dokunur, böylece huzurlu bir hayat yaşanır. Ancak başkalarının hak ve hukukuna zarar vererek adaletsizce elde edilen mal ve kazancın, insana zarardan başka hiçbir faydası dokunmayacağını Kur'ân vurgulamaktadır. Batıl yollarla yani hırsızlık, kumar, hainlik ve helâl olmayan diğer yollarla kazanılanlar da mutlaka haramdır.

İnsanlar; aşırı hırs ve doymazlıkları sebebiyle, dünya malına çok düşkündür, hep daha fazlasını ister. Hak etmediği malı ve kazancı elde etmek için rüşvet verme yoluna sapar. Rüşvet; kendi lehine bir iş gördürmek gayesiyle vazifeli olan kimseye, kanun dışı bir yolla verilen para veya menfaattir. Kur'ân; en yıkıcı rüşvetin yargıçlara yapılan olduğunu vurgulamaktadır. Sıhhatli bir toplum, hak hukuk ve adalet unsurlarıyla ayakta durur. Bunların yozlaşması ile o ülke batmayı hak eder.

ÖLÇÜYÜ ADALETLE TUTUN

55/9: Ölçüyü adaletle tutun ve eksik tartmayın.
57/25: ... Resullerle birlikte Kitab'ı ve ölçüyü de indirdik ki, insanlar adaleti yerine getirsinler.


Tartarken insaf ve adaletle, dosdoğru tartın; eksik tartı da kullanmayın ki insanlara doğru olarak hizmet verilsin ve onlar aldatılmasın. Kitap ile beraber bir ölçü, bir terazi de indirdik ki bu adalet ve adaletin ölçüsü olsun. Ticaret hayatında da adalet ve dürüstlük esas olmalıdır.

İşte bu yasalara uymayanlar, haksızlık ve zulüm yapma durumuna düşerler ki, onlar da zalimlerden başkası değildir.

TEMİZLİKTE TİTİZLİK GÖSTERENLER